ÖFKELİ BİR GENÇLE BAŞA ÇIKMAK

ERGENLERDE BAĞLANMA, SINIRLAR VE SALDIRGANLIK DAVRANIŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Saldırganlık, “Bedensel ve ruhsal açıdan başkalarına zarar verme amacıyla yapılan, kızgınlık, öfke ve nefret dolu yıkıcı davranış” şeklinde tanımlanmaktadır (Abay ve Tuğlu, 2000). Saldırgan davranışların ortaya çıkmasına bireysel, biyolojik, çevresel ve durumsal pek çok etken neden olabilmektedir.
Ergenlik dönemi yaşam sürecince karşılastığımız en karmaşık dönemlerden biri olmakla birlikte çok sayıda biyolojik ve sosyal değişimin gerçekleştiği, çocuklukla yetişkinlik arasında bir geçis dönemi olarak tanımlanmaktadır. Hall' e göre ergenlikte fırtına ve stres hormonal değişimlerle belirlenmektedir. Ergenliği açıklayan bir başka kuramcı ise Erikson'dur. Erikson ergenlik dönemini; kimliğe karşı kimlik dağılımı evresi olarak tanımlamakta ve ergenin yaşadığı değişimler ve toplumun ergenden beklentileri arasında biçimlenen bir dönem olarak görmektedir (Steinberg, 2007; Akt. Aksel ve Kaplan, 2013). Bu dönemde aile ile ilişkiler biraz önemini kaybetmekle birlikte akranlarla olan ilişkilerin daha kuvvetlendiği görülmektedir ( Aksel ve Kaplan, 2013).

Aksel ve Kaplan (2013) tarafından yapılan araştırmada, ergenlik döneminde ebeveyne bağlanmanın türüne göre saldırgan davranışlar üzerindeki etkisine bakılmış olup, analiz bulgularına göre güvensiz bağlanan ergenlerin daha yüksek saldırganlık puanı aldıkları görülmüştür. Bowlby'e (1969) göre, bağlanmayı insanlarin kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlanmıştır (Bowlby 1969, Akt. Aksel ve Kaplan 2013). Davranışlarını kontrolde zorlanan ergenlerin içsel çalışan modellerinde olumsuz zihinsel temsiller daha ağır basabileceği ve bunun da ergenin saldırgan davranışlar göstermesine neden olabileceği düşünülmektedir. Güvensiz ebeveyn-çocuk bağlanma ilişkisi sonucunda çocuğun içsel temsillerinin 'düşmanca' olabileceği ve böylece kişinin ergenlik ve yetişkinlikte saldırgan davranışlarda bulunabileceği düşünülmektedir. Buna karşın, güvenli anne-çocuk bağlanmasının gelişim üzerinde olumlu etkilerinin olduğu ve güvenli bağlanan ergenlerin sosyal yeterliliği ve sosyal ilişkilerinde empati kurabilme becerisinin daha yüksek olduğu görülmektedir ( Aksel ve Kaplan, 2013).

Bağlanma stili güvenli olsa bile saldırganlık davranışlarını gösterebilir mi?

Ebeveyn ve çocuk ilişkisinde yeteri kadar sınıları koruyamayan ‘Aşırı Korumacı Aile’ lerde, hayır’ ı gerekli zamanlarda öğretemediği için ergenlerde saldırganlık davranışlarını görebiliriz.
Ergenlik döneminde ergenin biyolojik, bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişmeler paralelinde aile ilişkilerinde de değişimler yaşanmaktadır. Kısacası, hem ergen hem de anne baba için zor olan bu dönemde ergenin fiziksel ve psikolojik gelişimine bağlı olarak gerçekleştirilmesi gereken gelişimsel görevler sebebiyle aile içi dinamiklerde hareketlenme ve aile içindeki denge durumunda değişiklikler yaşanmaktadır (Kulaksızoğlu, 1998). Bu denge durumundaki değişiklik ergenin ailesiyle çatışma yaşaması ve bir güç dengesi için yarışması şeklinde olmakta; bu da ergenin aileden uzaklaşmasına sebep olabilmektedir (Dinçel, 2006). Ergenlerin aile ilişkilerinde yaşadığı bu değişimler akran ilişkilerine de yansımaktadır.
Suç işleme, saldırganlık ve diğer davranım sorunları gibi konularda tartışmasız kabul edilen şey, ergenlerin ve genç yetişkinlerin diğer yaş gruplarından çok daha yüksek oranda yasaları ihlal ettikleri gerçeğidir. Günümüzde saldırgan davranışların tek bir nedene bağlı olmadığını ve bu davranışların arkasında birçok neden olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Ergenlikte yaşanan kimlik sorunu, cinsel gelişim ile birlikte yaşanan hormonal değişimler, aileden ayrılarak akrana yakın olmayı istemek gibi çeşitli nedenlerle ergenlerin saldırgan davrandıkları belirtilmektedir. Bu bağlamda saldırgan davranışların gelişmesinde bireysel, ailesel ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir.

ÖFKELİ BİR GENÇLE BAŞA ÇIKABİLMEK İÇİN NE YAPILABİLİR?

Tabi ki öncelikle ‘Psikoterapist’ ünvanı olan bir Klinik Psikoloğa başvuru yapılabilir.

Bir psikiyatristten ilaç yardımı alınabilir.

Geçenlerde bir ebeveynlik atölyesinde, bir anne genç oğluyla bir etkileşim anlattı: Her gün 15 yaş oğlumu okula götürüyorum. Bütün o yol boyunca bu baş aşağı oturuyor ve kulaklığı açık. Ona bir soru sorarsam veya ona bir şey anlatmaya çalışırsam, zaman bombam patlar. Onunla her şey hakkında konuşabiliyordum. Artık onunla nasıl konuşacağımı bilmiyorum. ”Tüm ebeveynler anlaşmada başlarını salladılar. Sonra bir toplantıda “Neden böyle?” diye sordular.
Gençler, ebeveynlerinden ayrılıp bağımsızlaşan çocuklar dünyaya girmeye hazırlanıyorlar. Bu aslında doğumda başlayan doğal sürecin bir parçasıdır. İki yaşındaki bir çocuğa herşeye hayır demek, bireysellik iddiası ya da "Benim patronum değilsin" diye dışlayan bir okul öncesi çocuğu söylemesiyle ilgilidir. Çocuk kelimeler ve eylemlerle ilan eder: Ben ayrı ve bağımsızım ihtiyacı gençlere öfkeli davrandırmakta ve ebeveyn / çocuk ilişkisinde büyük sürtünme yaratmaktadır.
Ayrılma ve bağımsızlık genellikle sözel edepsizlik ve bazen de fiziksel araçlar dahil saldırganlıkla sağlanır. (Çocuklarını neyin sinirlendirdiği sorulduğunda, ebeveynler “Ne yaparsam ya da ne söylersem onun öfkesinin azalmasına yardımcı olur?” diye cevap verir.) Bu gelişimsel sorunları aklınızda tutarsanız ve bu bağlamda çocuğunuzla ve onun zor davranışlarıyla ilgili anlaşmazlıkları görürseniz bir güç mücadelesi olarak, sizi reddettiğinin ya da kötü bir çocuk olduğuna dair bir işaret olarak değil, bu aşamada daha da fazla bir duruşta hayatta ona yardımcı olacaksınızdır. Ayrıca, gençler zaman zaman çok olgun görünse de, tam olarak yetiştirilmediklerini unutmayın. Kendi kontrolünü düzenleyen beyinlerinin ön lobu tam olarak gelişmedi (bu durum yirmili yaşların ortasında gerçekleşiyor), bu nedenle hala dürtüsel ve her zaman makul düşünemiyor ve davranmıyorlar.
Genç yaştaki psikolojik ve duygusal kargaşanın, yoğun duyguları yaratan ve gençlerin aşırı derecede kısa bir sigortaya sahip olmalarına neden olan ergenlik hormonları tarafından tetiklendiğini de akılda tutmak önemlidir.
Çocuğunuzla iletişim kurma şekliniz ve davranışlarınız sonuçta önemli bir rol oynamaktadır. İşte daha olumlu sonuçlara yol açabilecek bazı yararlı yaklaşımlar:
Duygularını kabul et. Eğer ona daha fazla video oynayamayacağını söylediğinizde “Sana dayanamıyorum” diyor, öfkesine odaklan ve kabul et, “Sinirli olduğunu görebiliyorum, oynamaya devam etmek istiyorsun. ”Sonra bir sınır belirleyin,“ Bu sözler seni sinirlendiriyor farkındayım, kızgın olmak sorun değil, ama 'Gerçekten bu duygularını yönetmeye ihtiyaç duyduğunda konuşabiliriz.' demeniz gerekir. Duyguları hakkında konuşabilirsiniz. ”
İsteklerini dinle. Gençler daha fazla özgürlük için sürekli lobi yapıyorlar: " Arkadaşlarımla daha fazla takılmak istiyorum" veya "Dövme yaptırmak istiyorum" ortak savaş çığlıklarıdır. Eğer derhal hayır derseniz, gençler tüm gücün sizde olduğunu öfkeli şekilde hissedecektir. Tepki vermek yerine; “Seni duyuyorum. Dövme yaptırmak istiyorsun. Bu konuda daha fazla konuşmak zorundayız.
Çocuğunuzun gizliliğine saygı gösterin. Gençler genellikle odalarını kale olarak görür ve onu bireyselliklerine bağlar. Üyelerin kapıyı çalıp birbirlerinin odalarına girmemesi için bir aile politikası oluşturmak en iyisidir. Bildirilmeden içeri girmek gereksiz savaşlara neden olur. Gençler aynı zamanda sahip oldukları mallar konusunda da kendilerini çok güvende hissederler, bu yüzden her zaman bir şeyler ödünç almanız ve çocuğunuzun eşyalarını kullanmaktan kaçınmanız önerilir.


Uzman Klinik Psikolog
Aslıhan Değerli

Etiket: ergenlerde saldırganlık, ergen psikoloğu, aile ve ergenlik, iletişim, psikoterapist, izmir ergen psikoloğu, anksiyete bozuklukları, sınav kaygısı, kaygı bozuklukları, üniversite sınavı, panik atak, panik bozukluk, gelecek korkusu,fobiler, ob